İyi bir fikirle
karşılşma ihtimalin etrafını hangi samimiyetle(?) dinlediğine bağlıdır.
Tarih muhtemelen zamanından önce ortaya atılan çoğu fikrin
harcandığı ve kıymetnin bilinmediği bir yığın olayla doludur. Elbette iyi bir
fikirle karşılaştığını anlayabilmek de ayrı bir konu başlığı.
"Nedir iyi bir
fikir?!"sorusunu sorduruyor ve haklı olarak herkesin cevabını aradığı asıl
soru buymuş gibi davranmasına yol açıyor.
Her şeyde olduğu gibi popüler kültür
insanı, iyi bir fikir duymakla ilgili de koşullandırılmış, kodlanmış
davranışlarla hareket ediyor. Iyi bir
fikir duymakla ilgili kulak kabarttığı kişiler ve hatta meslek gruplarını
önceden tanımlanmış alanlardan seçiyor ve rahat ediyor.
Bazı fikirler zamanının önünde olmasının cefasını çeker
bazıları ise sefasını sürer.
İçinden geçtiğimiz dönem, zamanının önünde
fikirler sunmak için en ideal dönem. Ancak bazen içinde bulunulan coğrafya ve bazı başka
dinamikler bu durumun zamanın ruhuna göre değil de bizim gibi coğrafyalarda kişi
ve grupların ruhuna göre aktığı bir tezatın resmini çizer.
Bu durum karşısında, özgüven eksikliklerimiz, etrafta kabul gören
davranışlar ekseninde kendini kamufle etmeye devam ettiğinden veya ‘su yolunu
bulur’ gibi söylemlerde teselli arandığından zamanın ruhu yanı başımızdan akıp
gider.
Bu kamuflaj durumunun en bariz göstergesi karar alamamak
veya çoğu zaman ne istediğini bilmemek olarak karşımıza çıkar.
Bu durum ilk
bakışta ‘_e nesi yanlış bunun’ dedirtebilecek nitelikte. Bu bizim
coğrafyamız için yeni bir durum değil ki dedirtiyor.
Zaten sorun da bu, yeni
bir şeye ihtiyacımız var! Ve bu yeni şey; çok acayip yeni fikirlerden ziyade,
etrafını samimiyetle dinleyen, yeniliğe müsamaha gösteren değil onu arayan bir
aklı gerektiriyor.
No comments:
Post a Comment