Mevcut
mantık Türkiye”de ‘cost effective’ (hesaplı) konusunu bence şöyle anlıyor:
Yapılan
işin tüm maliyetleri çok düşük olmalı, ama aynı zamanda çok yaratıcı olmalı ve ‘vay
be!’ dedirtmeli.
Ancak
hızlı üretilebilir yaratıcı çözümlerden elde edilen başarıyı getiren yaratıcı
fikrin değeri ile ilgili olarak genellikle yaklaşım: “3 kuruşa üretilen
projenin yaratıcı fikrine bu kadar para ödenir mi?!” seviyesinde kalıyor.
Bu
seviyede bir iş yapma anlayışı ile hareket eden bir pazarlama ve reklam
sektörünün günün sonunda çakma fikirlere prim veren bir yer haline geliyor
olması elbette şaşırtıcı olmamalı.
Bu
durumun en büyük sorumlusu bence reklam sektörün kendisi. Sermayesi, dinamosu,
itici gücü ve varlık sebebi fikir olan bir sektörün, bu kavramı, yapım ve medya
gerçeklerine kurban ederek, sadece romantik söylemlerde yaşatmasının kaçınılmaz
sonucunu deneyimliyoruz.
Orijianllik
ve yaratıcılıkta bir yurt dışı kadar olamadınız demesini iyi bilen reklamveren
ise, maalesef sürekli olarak iğneyi de çuvaldızı da başkalarına saplamaktan
zerre kadar cekince duymamakta. Bu satırları okuyup burun kıvıran veya daha az
evvel hakkını afiyelte yedikleri bir grup insanın fikri üstünden, işini oldukça
ucuza mal etmis olmanın sevinci içinde olanların, belki de tatlı sevinçlerini
kursaklarına dizmiş olabilir bu satırlar. Bu arada ahlaki açıdan rahatsız
olmaktan çok, sinirlenerek çemkirdiklerinden de eminim.
Birbirimizi
sanki hiç tanımıyormuşuz gibi yapmayı seven ve sonra da samimiyet gibi hiç
ağıza alınmayacak kavramlar üzerinden retorik üretenlere hitap olunur.
No comments:
Post a Comment