Saturday, April 19, 2014

Reklamımda her şey var ama satışlarım artmıyor.

Eskiden reklamın fonksiyonu "ben burdayım" demekti. zaten az seçenekli bir ortamda yeni çıktığı duyulan ürünler potansiyel müşteriler tarafından denenir, sonunda da ya beğenilip tüketilmeye devam eder, ya da jill çorapları gibi patlayıverirdi. tabii böyle bir ortamda neredeyse tüm reklamlar başarılı oluyordu, zira halkımız açık öğretim izleme dikkatiyle reklama maruz kalabiliyordu.

Ancak bugün sayısız kanal var, kablo, uydu, pay on demand vb.'leri artık her an istediğiniz her türlü içeriğe ulaşmanızı mümkün kılıyor. bu çok seçeneklilik de beraberinde reklam filminin daha az görünmesi sonucunu getiriyor.

Örneğin eskiden trt 1'de yayınlanan bir reklam televizyon izleyen bütün seyirciler tarafından görülüyordu...akıllı bir medya planlamacıya bile ihtiyacımız yoktu o günlerde...bugünse müşterilerinize filminizi gösterebilmek için onlarca kanalla birden anlaşıp inanılmaz bütçeler altına girmek zorunda kalıyorsunuz...üstelik tüketicinizin reklamınızı anlayabilmesi için en az 3 kez görmesi gerektiğinden bu yakalama aktivitesini bir çok kez yeniden gerçekleştirmek zorunda kalıyorsunuz(ve pek de başaramıyorsunuz üstelik)

Yani, artık tüketici daha düşük şansla filminizi görüyor....kabaca düşünürsek bugünün tüketicisi daha fazla sayıda reklama daha az tekrarla maruz kalıyor. bir iletişim yağmuru altında yaşıyor kısacası.

Şimdi durum böyleyken....tüketici günde 600'e yakın markaya maruz kalırken, zorla maruz bırakmanın ötesine nasıl geçeceksiniz? ne yapacaksınız ki tüketici yarın da sizi hatırlayıp ürününüzü satın alsın...?

Yılda 1 ya da 2 reklam yapıyorsanız daha da fena, zira o zaman o reklam filmi dünyanın en önemli meselesi haline geliyor...aslında düşünülünce tüm pazarlama pastasında televizyondan çok daha etkin kullanılabilecek öğeler var markasına göre...ama biz TV ülkesiyiz. bizim için televizyonda olmak gururumuzdan falan daha değerli...içerik? İçerik önemli değil. Yeter ki bi reklam filmi olsun, içinde de ürünümüzün en az 2-3 özelliğinden bahsedip sağlam bir demo görelim, bize yeter.

Şimdi, tabii ki film sizin, tabii ki bu film çok özel ama bu filmi düşünürken filmin ait olduğu şirketin yöneticisinin değil, onu mayışık halde kanepesinden izleyen adamın perspektifinden bakmalısınız. O adam bunca reklamın, ürünün arasından neden sizinkini hatırlayıp alsın? deterjanınızın kim bilir kaçıncı kez yeniden geliştirilen 12si bir arada özelliği neden ilgisini çeksin? Daha önce 54 farklı reklamda izlediği emici kağıt demosundan neden etkilensin? yıllardır binlerce marka tarafından söylenen mesajların yeni bir kopyasına neden prim versin?

Vermez...ilgilenmez...almaz....
Siz de çöp reklamlara bir yenisini daha eklemiş olursunuz.

Zannediyor musunuz ki herhangi bir marka kendisi için kötü olan bir film yapmak için yola çıksın? "Kötü bi film yapalım da şanımız yürüsün" diyen insanlar olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz...hepsi iyi niyetli, başarılı olmak isteyen markalar tarafından yüzlerce sayfa araştırma okunarak, fokus gruplar yapılarak, bir bilenlere sorularak hazırlanıyor...sonuç? Hüsran....ertesi yıl yine....ertesi yıl yine...

Yeni şeyler denenmeye başlamadıkça, fikir hakettiği değere kavuşmadıkça, gönüllü maruz kalmanın dinamikleri anlaşılmadıkça da bu böyle devam edecektir.


Hepimize kolay gelsin.

No comments:

Post a Comment